Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Moody's, Türkiye'nin kredi notunu “B1”den “Ba3”e yükseltirken, not görünümünü “durağan”a çevirdi. Gerçi, geçmişte Moody’s notumuzu düşürünce Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu kararı Türkiye ekonomisi üzerinde oynanan oyunlara bağlamış ve “senin ölçün ne ya?” diye kızmış, kurumu objektif olmamakla suçlamıştı. Şimdi not artırımı gelince, ekonomi yönetimi tarafından olumlu karşılandı. Neyse, bu başka bir tartışma konusu…
Türkiye, hala 2012’de elde edilen "yatırım yapılabilir ülke" kategorisinin üç basamak altında… “Yine de not artışı elbette iyi bir gelişme” diyeceğim ama aklıma sabit gelirliler geliyor. Neden mi? Çünkü kuruluşun, not artışları için bizim ekonomi yönetimine ‘önerileri’ var. Onlardan biri şu: Başta asgari ücret olmak üzere diğer ücret ve maaş artışlarının “gerçekleşen” değil, “beklenen” enflasyona göre yapılması… Yani diyor ki; 2025 yılında yaşadığımız enflasyonda maaştan giden erimeyi hesaplayıp onunun farkını verme, o gittiğiyle kalsın, 2026 yılı enflasyon beklentisi belirle ve ona göre zam yap.
Yabancı kuruluşlar, asgari ücretli aleyhine olan bu tavsiyeyi geçen sene de vermişti. İktidar da zaten öyle yaptı. Geçen seneyi %44 oranında enflasyonun üzerinde bitirmemize rağmen, asgari ücrete beklenen enflasyon oranında, yani %30 zam yapıldı ve ücret 22 bin 104 TL’ye çıkarıldı. Hatta Türk-iş masadan kalkmıştı ama ne çare… İşçi sendikası olmadan karar alındı gitti. Peki sonra ne oldu? Asgari ücretli, daha yılın 2. ayında açlık sınırının altında kaldı. Yılın ortasına geldiğimizde makas iyice açıldı; açlık sınırı 26 bin TL’yi geçti bile. Arada şimdiden 4 bin TL fark var. Enflasyondaki düşüşten sebep ara zam da yapılmadığı için yıl sonuna kadar bu fark açılmaya devam edecek. Akla tabi şu soru geliyor: Enflasyon düşüyorsa asgari ücretlinin parası neden erimeye devam ediyor, neden gittikçe yoksullaşıyor?
Biz bu soruyu daha çok sorarız. Çünkü görünen o ki, yeni yılda asgari ücretliyi daha büyük bir risk bekliyor. Eğer yıl sonunda Moody’s önerisine uyulur da yine beklenen enflasyona göre asgari ücret zammı yapılırsa, oran %12 olacak. Yeni yılda asgari ücret 22 bin 104 TL’den 24 bin 750 TL olacak. Evet, 2 bin 750 TL’lik bir artıştan bahsediyorum. Çünkü Merkez Bankası’nın 2026 yılı enflasyon beklentisi %12… Eğer bu senaryo gerçekleşirse, bu yılı ara zamsız, açlık sınırının altında kapatacak olan asgari ücretli, yeni yıl zammıyla da aradaki farkı kapatamayacak ve açlık sınırının altında direkt devam edecek. En azından bu yılın başında 1 ay da olsa açlık sınırı seviyesine gelebilmişti. O günler de mumla aranacak.
Zaten şu anda devam eden (belki yazı yayına girdiğinde sonuçlanmış olur) kamu işçilerinin hükümetle yaptığı zam pazarlığında da sorun aslında “beklenen enflasyon” meselesi…. Hala anlaşma sağlanamadı ve Türk-İş grev kararı aldı. Eğer son anda da anlaşma olmazsa Türk-İş’e bağlı iş kollarındaki kamu işçileri greve gidecek.
İşin özeti; eğer yine beklenen enflasyona göre zam yapılırsa, ekonomi yönetiminden gelen “enflasyon düşüyor” açıklamaları, sabit gelirliler için bu saatten sonra sadece daha çok ücret erimesi anlamına gelir. Yıl sonuna doğru bu tartışmanın ateşi harlanacak gibi görünüyor. Sancıları daha şimdiden başladı bile… Bakalım bu senaryo gerçek olacak mı?